Tez: Önümüzdeki 5 yıl içinde turizm/konaklama sektörünün kurallarını Airbnb belirleyecek.
Bu yazının ilk taslağını bitirdiğimde $ABNB hisse başına $170’dan trade ediyordu, Omicron ismi duyulmamıştı ve Airbnb CEO’su Brian Chesky kendi müşterisi olacağını açıklamamıştı [1]. Aradan birkaç ay geçti; $ABNB hisse başı $200’ı gördü ve ardından yazılım hisselerine gelen büyük düzeltmeyle $140’a kadar geri çekildi (meraklısı için: hala 20.5x EV/Revenue).
Yatırım sektöründe teknolojik/makro gelişmeler ve insan doğasının fırsat arayışı her zaman sayılardan daha çok ilgimi çekmiştir. Bu nedenle Airbnb’ye olan ilgimi de yatırım bankalarının hisse fiyatı, nakit akışı vb. analizlerine değil, kendi gözlemlerime ve içgüdülerime dayandıracağım. Yanılma olasılığım çok yüksek.
Neden Airbnb’nin başarılı olacağına inanıyorum?
Yeni jenerasyonun beklentilerine daha çok hitap ediyor. Bu ne demek? Airbnb’de listelenen çoğu konaklama noktası, herhangi bir otel odasından çok daha doğal / kişisel / samimi (artık ne derseniz). Yaşanmışlık hissi ve ruh var.
Daha pratik. Check-in/out yok, kimlik fotokopisi, kredi karti fotokopisi ve/veya form doldurma seansları yok. Ödeme online, anahtar kapıda hazır.
Otellerin aksine Airbnb gayrimenkul sektöründe değil, varlık-hafif bir iş modeline sahip. Finanse edilecek gayrimenkul yatırımlarının olmaması Airbnb’ye şişman kar marjları bırakıp pazarlama ve ölçekleme alanlarında çeviklik sağlıyor. Özellikle büyük otel zincirlerinin Covid kapanmaları süresince yaşadıkları finansman sorununa dikkat çekmek isterim [2].
Şişman kar marjları ve sosyal medya network etkisi Airbnb’nin turizm içindeki diğer dikeylerde de büyümesine olanak sağlıyor. Airbnb Experiences ile ilk defa gittiğiniz bir şehirde lokal rehberler tutabilir, profesyonel fotoğrafçılara bakanları kıskandıracak instagram fotoğrafları çektirebilir ve yemek/kokteyl workshoplarına katılabilirsiniz.
Havayolu sektörü uzun bir süre turizm üzerinden dönecek gibi görünüyor. Bir zamanlar hava trafiğinin >%60’ını oluşturan iş gezileri, fuarlar ve toplantıların büyük bölümü artık online yapılıyor [3]. Ayrıca, ekonomileri canlı tutmak amacıyla Amerika ve Avrupa’da vatandaşların cebine konan “bedava” paralar insanları tüketime teşvik ediyor. Devletlerin havacılık sektörünü canlı tutabilmek için vize/turizm kısıtlarını (giderek millileşen/yerelleşen politik trende rağmen) gevşeteceklerini düşünüyorum.
Aynı zamanda turistik şehirlerin olası bir turist akınında kapasite arttırmak için Airbnb kısıtlarını gevşeteceklerini düşünüyorum. Örneğin, Amsterdam belediyesi Airbnb üzerinden ev kiralama konusunda oldukça katı kurallar koymuş durumda. Yılda 20 milyon turist ağırlayan bir şehirde 40 bin otel odası yeterli mi siz söyleyin [4].
Remote work, uzun hafta sonları ve uzun dönem konaklama (+28 gün)... Pek çok sektörde değişen çalışma kültürü sonucunda insanlar aile bireylerini ve arkadaşlarını başka şehirlerde ziyarete gidip gündüz çalışabilir, akşamları ise turistlik yapıp eğlenebilir hale geldi. İşinizi doğru ve dürüst yaptığınız sürece nereden çalıştığınızın pek bir önemi yok.
Modern sivil havacılığın yaygınlaşmasından bu yana insanlar ilk defa ayrı-gayrı kaldılar. Hepimizin yeniden birleşmeye, farklı deneyimler yaşamaya ve anılar biriktirmeye ihtiyacı var.
En büyük risk ise regülasyonlar ve lobicilik savaşları.
Amsterdam, Münih ve Paris gibi pek çok turistik şehir Airbnb’nin haksız rekabete yol açtığını ve yerel düzene/bölgesel kurallara uymadığını iddia ediyor. Bu durum konaklama arzını baskılıyor ve maliyetlerin (dolayısıyla fiyatların) yükselmesine neden oluyor.
American Hotel & Lodging Association tarafından yapılan araştırmalara göre, ABD otelcilik sektörünün kaybının yaklaşık 60 milyar dolar olduğu ve 500 bine yakın otel çalışanının işsiz kaldığı tahmin edilmekte [5]. Finansal sorunlar ve turizm kısıtlamaları tam anlamıyla aşıldığında otelcilik sektörünün yapacağı lobiciliğe Airbnb ne derecede cevap verebilecek göreceğiz.